Kulak Veriyoruz Serisi – I

Gençlik, Barış ve Güvenlik Okulu katılımcıları anlatıyor…

Gençlerin karar mekanizmalarındaki dar ve pasif alanları, ihtiyaç ve isteklerinin bu mekanizmaların ajandasında yer almamasına neden oluyor. Türkiye Genç Barış İnşacıları İnisiyatif olarak geçtiğimiz Ocak ayında ilkini gerçekleştirdiğimiz Gençlik, Barış ve Güvenlik Okulu’nun, farklı arka planlara sahip katılımcılarıyla gençlerin gündelik sorunlarını, barış tahayyüllerini ve barışın olmazsa olmazı olarak değerlendirdikleri değerleri ve aktörleri konuştuğumuz “Kulak Veriyoruz” röportaj serimizin ilkini Afganistanlı öğrenci Daniel Danish ile gerçekleştirdik.

1. Biraz sizden bahsederek başlayalım.

Merhaba, benim adım Daniel Danish. Afgan uyrukluyum ve Samsun 19 Mayıs Üniversitesinde Moleküler Biyoloji Ve Genetik bölümü öğrencisiyim. 2 yıldır Türkiye’de ikamet ediyorum. Salgın nedeni ile okulların kapalı olduğu günlerde bir tanıdığımın yanında taşındım ve şimdilik Manisa’da yaşıyorum.

Türkiye toplumunun sıcakkanlı ve oldukça misafirperver olmaları benim bu ülkeye adaptasyon sürecimin hızlanmasında çok büyük katkıları oldu.

2. Türkiye Genç Barış İnşacılar olarak sizinle geçtiğimiz ay düzenlediğimiz Gençlik, Barış ve Güvenlik Okulu’nda tanıştık; gençlerin barış inşasındaki rolü, barış algıları ve aktif vatandaşlık bilinci gibi konular üzerine konuştuk. Siz yaşadığınız bölgede, bir genç olarak ne gibi ekonomik, sosyal ve siyasi problemlerle karşılaştığınızı düşünüyorsunuz? Bunların ne kadarına önce Türkiye’deki sonra dünyadaki akranlarınızın da maruz kaldığını düşünüyorsunuz?

Artık yeni jenerasyon toplumda ve devlette kendi yerlerini almalı. Bu hiç kolay bir süreç olmayacak ama eğer gençler bu tür aktivitelere katılım sağlayarak barışın ne olduğu, nasıl tanımlandığı ya da tanımlanabileceğini öğrenmeli ve meseleye kendi bakış açılarıyla katkıda bulunmalılar. Bunların yanında, vatandaşlık haklarını daha daha aktif ve daha verimli kullanmaları gençlerin ve fikirlerinin daha da dikkate alınmaya başlandığına şahit olabiliriz. Çünkü dünyanın ve insanlığın yeni bir zihniyete ihtiyacı var. Ve biz gençler gerekli çabaları göstererek dünyaya ihtiyacı olduğu bu yeni zihniyeti ve bakış açılarını sunabiliriz. Eski zihinlerin seri üretiminin parçası olmaktan kaçmalıyız. Bununla ilgili Hz. Mevlana’nın da çok güzel bir sözü vardır: Herkes aynı fikirdeyse, hiç kimse yeterince düşünmüyor demektir.

3. Değindiğiniz sorunların Türkiye gündeminde ne derece yer bulduğunu düşünüyorsunuz? Buna bağlı olarak gençlerin sivil ve bürokratik alanda görünürlüğü hakkında ne düşünüyorsunuz?

Maalesef Türkiye’de gençler pek dikkate alınmıyor. Sürekli gençlere “Siz ülkenin geleceğisiniz.’’ deniliyor. Fakat, iş bu geleceğe sahip çıkarak onu en iyi bir şekilde hazırlamaya geldiğinde bizi muhatap alan kimseyi bulamıyoruz. Karşılaştığımız sorunlar ve fikirlerimiz dikkate alınmıyor ve gündeme taşınmıyor. Örneğin: “iş yok, iş fırsatları yaratı” dediğimizde “herkes iş bulacak diye bir şey yok yahu!” deniliyor. Ya da iş insanların vergi borçlarını affedebilen devlet, öğrencilerin KYK kredi borçları için işe yarar bir çözüm sunamıyor. Maalesef ki siyasi meselelerde de gençlerin fikirleri alınmıyor ve önemsenmiyor. Sivil ve bürokratik alanlarda ise gençlere çok ehemmiyetsiz konumlarda istihdam sağlanıyor.

4. Türkiye’de barış konusunda fikir ve aksiyon üretmeye çalışan sivil toplum kuruluşları bulunmakta. Bu çalışmaları takip eden biri olarak, şimdiye kadar barışı merkezine alan çalışmalarda yer bulamamış fakat sizin konuşulmasını elzem olarak gördüğünüz bir konu var mı?

Şu ana kadar zihnimde olan problemlerin ve fikirlerimin karşılaştığım sivil toplum kuruluşların neredeyse tamamında değinildiğini gördüm ki bu durum beni mutlu etti. Şimdilik belirtmek istediğim bir konu yok.

5. Literatüre göre, barış süreçlerinin olumlu ilerleyebilmesi aktörlerin barış tahayyüllerinin birbirine benzeşmesiyle oldukça bağlantılıdır. Siz nasıl bir barış hayal ediyorsunuz?

Barışın sağlanmasının en büyük yardımcısı empatidir. Empatinin olduğu yerde anlaşmazlıkların azaldığını ve bunun olumlu etkilileri gözlemlemek oldukça kolaydır. Bunun aksine, çıkar gözetmek barışın sağlanamamasına, sağlansa bile sürekli olmamasına sebep olur. Ülkelerin pasta gibi bölünmesinin ve zayıfı sömüren düzenin son bulmasıyla birçok savaş ve çatışma son bulur, dünya hiç olmadığı kadar güzelleşir. Barışın kokusu ile süslenecek baharlarımız.

6. Kişisel deneyimlerinizin sahip olduğunuz barış tahayyülü üzerinde nasıl etkili olduğunu düşünüyorsunuz?

İnsanların deneyimleri onun imgelemesini etkiler. Benim yaşadığım coğrafya 40 yılı aşkın bir süredir iç savaş, terörizm, kökene göre ötekileştirme, ayrımcılık vb. sorunlarla uğraşmaktadır. Henüz net bir barış sağlanamamıştır. Bu yüzden benim deneyimlerim savaşın olmadığı bir dünya hayâlimi beslemiştir. Bunun gerçekleşmesi için elimden geleni yapacağım.

7. Hayal ettiğiniz barış ortamını yaratmak için öncelikle olarak ne yapılması gerektiğini düşünüyorsunuz?

Benim hayal ettiğim barış savaş, bölücülük, ayrımcılık ve ırkçılık olmadığı bir dünya. İlk başta ütopya gibi görünse de şayet gelecek nesiller üstlendikleri daha aktif roller ile devletlerin acımasız politikalarını değiştirmiş, yumuşatmış olursa yıllar sonra gerçekleştiğine şahit olabiliriz. Günümüz gençliğinin yalnızca bir ülkeye bağlı vatandaş zihniyetinden kurtulup gerçek bir dünya vatandaşlığı zeminini hazırladıklarını düşünüyorum.