tanıdık bir hikaye

Fotoğraf: Esra Ğayretli
Fotoğraf: Esra Ğayretli

hiç bilmediğim bir dilde
bildiğim bir acı
anlatılıyordu ki yazmaya başladım
bazı acıların tarifini daha önce de almıştım

bir sabah, hatırladım
ağaçlar bana fısıldadılar:
hoş geldin.
dereler bana sordular:
nerelerdeydin?
bilmediğim bir dilden seslendiler bana:
bnut’yuny, xweza, doğa…

hiç doğmadığım bir evde doğmuşum
o ev, iki katlı eski bir konakmış
varlıklı bir aileymişiz
sonra delirmişiz
tek tek
önce sürmüşler
sonra delirtmişler
o yüzden unuttum
dilimi
unutturmuşlar köyümün yerini
sevdiğim türküleri
yemekleri, emekleri, ekmekleri
başka biri olmuşum
kimse olamamışım

insanların dilleri var
acımasız
dillerin de insanları
dilsiz
bu sessizlik benim değil
nefret benim değil
bu miras bizim değil

hatıramda
peşine düştüm
bana bırakılmayan bir hazinenin
bu yolda yürümüş insanların sesini duydum
o sudan içmiş insanların yüzlerini gördüm
aynı şeyi düşünmüş
aynı şeylere gülmüş insanlar
deliler
yanımda belirdiler bir anda
gözlerinde fotoğraflar
zihinlerinde hayaller
hepsi bir şeyler hissetti
ben de onları

sonra ben, delilik, onlar
toplanıp bindik bir otobüse
her durakta yeniden doğduk
bizi batırdıkları yerlerden çıkıp çıkıp
doğurmadıkları topraklarda doğurduk
ilk yeşeren yine delilik oldu